19 Aralık 2000
Bizans'ı
kaybettikleri sırada hıristiyan dinadamlarının meleklerin dişi mi, erkek
mi olduklarını tartışmalarına atfen bazıları onların ehemm-mühim (önemli-daha önemli) ayırımını
yapmak basiretini gösteremediklerini söylerler, sonra da, baksanıza şu zavallılara,
memleket elden gidiyorken ne eften-püften işlerle uğraşıyorlarmış, demek
sûretiyle kıymetini takdir etmekte zorlandıkları konuları hafife almaya
çalışırlar.
Kendi
payıma ben, meleklerin dişi mi, erkek mi oldukları türünden
suâlleri ciddiye alırım ve ciddiye alınmamasının pek pahalıya patlayacağına
inanırım, hatta Bizanslılar bu çetin suâlin cevabını bulabilselerdi belki de
İstanbul'u kaybetmeyeceklerdi, diye düşünmekten de kendimi alamam. (Alternatif
tarih dedikleri de böyle birşey mi acaba?)
Evet,
meleklerin dişi mi, erkek mi oldukları suâli, ancak kendi dünya
tasavvuru içerisinde meleklere yer veren bir kimse için önemlidir ve
başkalarından, onun nasıl olup da böylesi bir soruna hayatî bir değer
atfettiğini anlamalarını bekleyemeyiz.
Dünyada
değinilecek bunca mesele varken çokluk eften-püften addedilebilecek konuları
seçmemin nedeni çok basit: seçimi yapanın bizâtihi ben olması; yani
başkalarınca konuşulması istenen konulardan ziyade kendi istediğim konularda
konuşmayı önemsiyor olmam.
Acıtmadan
dayak atmak şeklindeki açıklamaları mı, yoksa borsanın dibe vurmasına ya da
enflasyon rakamlarının yükselişine ilişkin açıklamaları mı tartışmaya daha
lâyık bulursunuz, diye sorulsa, hiç düşünmeden ilki diye cevap veririm.
Çünkü bu sorun çözülürse, borsa fiyatlarının yükseleceğine ya da enflasyonun
düşeceğine, hadi herkesin söylediği şekilde söyleyeyim: memleketin
kurtulacağına inanırım. (Demek oluyor ki sorunu çözmeye çalışırken şayet
memleket elden gidecek olursa, kendimizi suçlu hissetmemiz gerekmiyor.)
وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ
İmdi, bu ayette (Nisa: 34) sözü geçen وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ (kocanın serkeşlik eden eşini dövmesi) meselesiyle ilgili olarak öne sürülen yorumları mizahî bulmama takılan
ve bu konuda benim ne düşündüğümü merak eden okurların ısrarlı soruları
muvacehesinde bazı husûslara dikkat çekmek lüzûmu hissediyorum:
1. Bu ve benzeri sorunları açıklığa
kavuşturması beklenen kimseler, sorunları açıklığa kavuşturmak konusunda
açık-seçik bir yönteme sahip olduklarını göstermedikçe, verecekleri hiçbir
cevaba iltifat edilemez. O halde önce yöntem.
2. Mevcut cevaplar yöntem
farklılığından ya da hatalı yöntem kullanmaktan değil, bilakis yöntemsizlikten
dolayı mizahîdir. O halde her halukârda yöntem.
3. Kadınların dövülmesi konusunda
görüş beyan edenler, önceki şıkkın (yatağı ayırmak tavsiye ya da
tesbitinin) anlamını bildiklerini sanıyorlar. Bu sanının doğrulanması için şu
suâlin cevabı verilmelidir:
Serkeşlik eden eşini yola getirmek isteyen koca, yatağını eşiyle (meselâ 15 gün) paylaşmamak sûretiyle amacına ulaşabilir mi?
Ulaşabileceği düşünülmeseydi, son şık üzerinde
ahkâm kesilmezdi. Oysa ulaşamayacağı ihtimali hiç düşünülmemiş ve bu
nedenle yorumlar mizahî olmaktan kurtulamayıp acıtmadan dayak atmak komedisi alelacele sahneye konulmuştur.
4. Şu karşı iddia cevaplanmalıdır o
halde:
Günümüzde kocanın kalkıp eşinin yatağını terketmesi, kadına değil erkeğe verilmiş bir cezadır ve dolayısıyla sonuçta uslanan kadın değil, erkek olacaktır.
Bu
karşı iddia şu tesbiti içermektedir:
Yataklarını ayırmakla kocaların eşlerini
yola getirebileceklerini vehmedenler, örtük olarak, kadınların cinsel
tutkularını dizginleyemeyecekleri şeklinde gerçek dışı bir önyargıdan hareket
etmektedirler.
5. Ayette zikredilen tesbit veya
tavsiyelerin çokevliliğin yaygın olduğu toplumsal bir yapıda anlamını
kazanacağı hiç düşünülmediğinden, uzmanlarımız (!) çaresiz, kocanın ancak cinsel
ilişkiyi ertelemek suretiyle eşini yola getirebileceği avuntusuna
kapılıyorlar.
6. Çokevliliğin hükümfermâ olduğu
bir toplumda kocanın yatağını ayırması, esasen bu süre içerisinde yatağını
diğer eş(ler)iyle paylaşması anlamına gelir ki bir kadının bu duruma
katlanmasının kendisi için ne denli güç olacağı tahmin edilebilir.
7. Bu şekliyle yatağını ayıran
koca, eşini, nöbet hakkından mahrum etmekte, fakat cinsel ilişkiyi
ertelediğinde kendi (kocalık) hakkından vazgeçmektedir, yani ilk yoruma göre eşini,
ikinci yoruma göreyse kendisini cezalandırarak netice almaya
çalışmaktadır.
Takdir edileceği üzere, ikinci yorum, bizâtihi maksada
aykırıdır.
Hâsılı,
ikinci şıkkı yanlış yorumlayanların üçüncü şıkka dâir yorumları işbu
gerekçelerle ciddiye alınmayı hak etmemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder