16 AĞUSTOS 2009
(...)
Hamakat, temennî, ümit, istikbale ilişkin bu üç beklenti hâli birbiriyle karıştırılır, ve nedense varoluş yasaları nazar-ı itibara alınmaksızın mucize beklemenin adı ümit (recâ) olur.
Ümit etmenin bir bedeli vardır; hayrı beklemenin, hayra ulaşmanın... Korku’nun ümitle birlikte bulunmasının yararı da budur, ümit sahibi olabilmek için gerekli bedeli ödemek...
Hamakat ve temennî sahiplerinin eksiği korku’dur; beklentilerinin boşa çıkabileceği ihtimalini gözetmedikleri için, böyleleri korkmazlar. Emniyet içindedirler, hâllerinden de, istikballerinden de.
Şeytan’ın en sevdiği zaaflardandır; yolcunun bir kanadını kırar ve korkudan azad edip onu yola ümitle çıkarır; ümidini temennî derekesine indirir.
* * *
İbadetlerin zahiriyle bâtını arasında, ibadet edenlerce de kapatılamayacak genişçe bir mesafe vardır. Zahiriyle batını arasında, yani kendisiyle maksadı arasında...
Hakikatle mecaz, zahirle batın, ahkâmla esrar arasındaki mesafe kapanmadığı gibi, hakikat mecazın, zahir batının, ahkâm esrarın önünde bir perde teşkil eder. Çoğu kez.
Eldeki fener, aydınlatmak yerine karartmaya başlar.
Misâl olarak şeytan taşlamak’tan söz edebiliriz.
Nedir şeytan taşlama?
Haccın safahatından olmak üzere Mina’da güya şeytana 70 taş atmak!
Milyonlarca, milyarlarca hacı, asırlardır, güya şeytana, şeytanın temsil eden büyük taşlara küçük küçük taşlar atıyor.
Böylelikle şeytan hakikaten taşlanmış, müminlerin dünyasından kovulmuş, tardedilmiş mi oluyor?
Sadece lafzen eûzu besmele çekmekle, nasıl ki taşlanmış (recmolunmuş, huzurdan kovulmuş) olan Şeytan’dan Rahman-Rahim Allah’a sığınılmış olunmuyorsa, o küçük taşları muayyen bir mahalle gelişigüzel fırlatmakla da Şeytan taşlanmış olmaz!
Olur mu yoksa?
Hakikaten işe yarar mı?
Yaradı mı?
İyi düşünmek gerek! Bir kez daha, yeniden ve iyice düşünmek gerek!
Şeytan taşlamanın hakikatini bilmek, önce taşlanacak şu şeytan’ı biraz tanımak gerekmez mi?
Kimi nereden ve nasıl kovacağız?
Kovduğumuz Şeytan’ın gücü nedir, bizim gücümüz ne?
Şeytan’ı ne kadar tanıyoruz, onun ayartmalarına karşı ne denli hazırlıklıyız?
Marifetimiz nedir?
Nefsimize ârif miyiz?
Marifetullahtan nasibimiz ne nisbette?
Kovduğumuz Şeytan’ın gücü nedir, bizim gücümüz ne?
Şeytan’ı ne kadar tanıyoruz, onun ayartmalarına karşı ne denli hazırlıklıyız?
Marifetimiz nedir?
Nefsimize ârif miyiz?
Marifetullahtan nasibimiz ne nisbette?
Şeytan denince, o mücerred, boynuzlu, kuyruklu, sürme gözlü mahluku tahayyül edersek, taşlamak deyince de yerden küçük küçük taşlar toplayıp bir mahalle atmayı anlarsak, acaba nefsimizden Şeytan’ı uzaklaştırmayı başarabilir miyiz?
Şeytan sadece Mina’da ikamet etmediğine göre, meselâ İstanbul’daki şeytanları taşlamak için gerekli taşları nereden bulacağız?
Mina dışında taşlayacak şeytanlarla nerede karşılaşacağız?
Şeytanımızı arayıp bulamazsak onu nasıl ve ne surette recmedeceğiz?
İyi düşün ey talib, şeytanı, şeytanını her taşladığında kendinde bir yerlerde onun acısını da duymalısın! Aksi takdirde attığın taşlar isabet kaydetmemiş demektir.
Şeytanımızı arayıp bulamazsak onu nasıl ve ne surette recmedeceğiz?
İyi düşün ey talib, şeytanı, şeytanını her taşladığında kendinde bir yerlerde onun acısını da duymalısın! Aksi takdirde attığın taşlar isabet kaydetmemiş demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder