2 Ağustos 2003
Siyaset
gençlere niçin ihtiyaç duyar?
Siyaset
gençlere evvelemirde tecrübesiz ve hissî oldukları için ihtiyaç
duyar, zira gençler muhakeme için gerekli bilgi ve tecrübeye sahip
olmadıklarından manipüle edilmeye elverişli bir konumda bulunurlar.
Genç adam
eyleme geçmek için makul gerekçelere ihtiyaç duymaz, bilakis inanması ve iknâ
olması kâfidir. Makul gerekçeler, ona göre, yapmak ve eylemekten çok konuşmayı
tercih eden mıymıntılara, yetişkinlere ve yaşlılara yakışır. O da bu yüzden
acilci değil midir zaten?
Muhakeme ve muhasebe
sözcüklerinden pek hoşlanmaz, zira muhakemeyi de, muhasebeyi de gerektirecek
kadar tecrübeye (bir geçmişe) henüz sahip olmamıştır. Başlangıç noktası onun
başladığı noktadır. Geçmiş denecek kadar bir geçmişi yoktur, gelecek
ise henüz gelmemiştir, gerçekte sade başladığı an vardır. Buna
karşın geçmiş kendisinin değil, her halukârda ve hep başkalarının
(büyüklerinin) geçmişidir.
Kişi kendi tecrübelerinden bile ders al(a)mazken,
başkalarının tecrübelerinden nasıl ders alsın!
İdeolojiler tarafından geçmişin
gençlere yönelik olarak ve sadece motivasyon (manipülasyon) amaçlı kullanılması
bir tesadüften mi ibaret?
Ne yazık ki hayır, bu bir tesadüf değildir, çokluk
istismardır.
Herkes
bilir ki genç adamın inanma kabiliyeti yüksektir, dolayısıyla terbiye ve talime
olduğu kadar istismara da müsaittir. Anlamaktan ziyade iknâ ve tatmin olmayı
istemesi, düşünmek ve anlamak yerine duygularının kılavuzluğuna güvenmesi
doğaldır ve fakat doğru değildir, yanlıştır. İşbu yanlış —iş işten geçmemişse—
genç adamın istifade edebileceği ilk tecrübeleri arasında yer alacaktır.
Siyasî
veya fikrî gençlik teşkilâtları —bilhassa ülkemizde— gençlerin şu veya bu
ölçüde siyaset ve düşünceyle tanıştıkları ortamlardır. Gençler bu ortamlarda, doğru ya da yanlış bir iddia, bir dâvâ sahibi olurlar. Bir şeyler yolunda
gitmemektedir ve bu gidişe bir dur demek gerekmektedir. Genç adam çoktan
dur demek için elini kaldırmıştır bile. (Onun için önemli olan
istikametin mahiyeti değil, mevcudiyetidir.)
Siyasî
fikirler, özü gereği, sabit değildir, değişir, bugün bunlar, yarın şunlar
uygundur. Bugünün doğrusu, yarının yanlışı olabilir, olmaktadır da.
Peki ya
inanma kabiliyeti?
El kaldırma, dur deme isteği?
Düşünmek, anlamak ve
açıklamak arzusu?
Gençliğin
trajedisi burada başlar, yanıldığını farkettiği an, inanma kabiliyetini, dur
deme isteğini, düşünme, anlama arzusunu daha orta yaşlarına gelmeden kaybeder.
Yanılmıştır. Tabiatıyla bir daha yanılmak istemez!
İdeolojik geçmişe sahip
kimselerde sıklıkla rastlanan orta yaş eyyamcılığının ya da yetişkinlere
mahsus siyasî ya da fikrî dalkavukluğun dikkate değer sebeplerinden biri de
işbu yanılma sendromudur, yani tek enayi ben miyim, sendromu. Oysa inanma
kabiliyetini muhafaza edebilen insanlar için ancak yanılmanın bir değeri
vardır, zira ancak onlar bir kere daha, bir kez daha, bir defa daha
arayabilirler ve ancak böyleleri bulabilirler.
Evet kişi eğer isterse bir kere
daha, bir kez daha ve bir defa daha arayabilir.
Aramak
yola çıkmaktır, yola çıkmak yoldan çıkmaktır.
Aramak soru sormaktır, soru
sormak yol adına ve yola dönmek için yoldan çıkmaktır.
Demek ki
çıkış ancak yola çıkmakta ve/veya soru sormakta.
Bazıları
soru sormaktan çabuk yorulurlar. Oturmak ve ilk oturdukları menzilde çadır
kurmak isterler. Yol yorar çünkü. Sorularının cevaplarını bulduklarına
inanmaları bundandır, yorulmuşlardır.
Niçin
tekrar yola düşülmez?
Yolda düşüldüğü için.
Yolda düşenler yola düşemezler! Çok
geçmeden kendileri yol olurlar sonraki yolculara. VE geçenler ne yazık ki hep
düşenlerin üzerinden geçerler.
Özetleyelim:
yolda olmak yolda düşüp kalmak demek değildir.
1. Muhafazakârlar, eyyamcılar, statükocular yolda oldukları için değil, yolda
düştükleri için ısrarlı ve istikrarlı görünürler. Böyleleri yolda
düştükleri içindir ki bir daha yola düşemezler. Dâvâ şahsîleşmiş, idealler tabu
haline gelmiştir. Sadakatin soru sormamak, vazife şuurunun göz
kapamak, kemâlin (olgunlaşmanın) çürümek anlamına geldiği yer tam da
burasıdır.
2. Çile
sahipleri soru sormayı sürdürenlerdir, cevaplara değil, sorulara gözlerini
dikenlerdir, yoldan çıkmayı göze aldıkları, alabildikleri için yolda
olanlardır.
Bir hareket
gençleri yola düşürmek için varolmalı, yolda düşürmek için değil!
Bu yüzden hareket
yola düşmenin, sükûn ise yolda düşmenin adı.
Sözüm yola düşenlere, yol adına ve yola dönmek için yoldan çıkanlara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder