Sayfalar

VARMIŞ GİBİ


20 Nisan 2008


Herkes iltifat görmek ister.

Bu nedenle hiçbir nefis iltifat ve övgüye karşı koymaz, koyamaz.

İltifat vâdisinde insanoğlu birdenbire güçsüzleşir, dayanıksızlaşır. Bir kere değil, daima iltifat görmek ister. Doyumsuzlaşır.

İltifat görmek demek, farkedilmek demektir. Kişinin başkalarının bakışlarına ihtiyaç hissetmesi, başkalarının bakışları aracılığıyla varlığından emin olması demektir.

Bir dairenin çemberi, kendi merkezine, merkezindeki noktaya ne denli ihtiyaç duyarsa, merkez de, merkezdeki nokta da aynı şekilde kendi çemberine, çemberi boyunca varolan sayısız noktalardan birine veya birkaçına o denli ihtiyaç duyar.

Her insanın kendisine ilişkin algısı (nefs idraki) iki türlüdür: 
a. Kendisini bir dairenin çemberini oluşturan o sayısız noktalardan biri olarak duyumsar ve bu durumda bağlanacak bir merkez (merkezî nokta) arar. 
b. Kendisini çemberin merkezinde varsayıp hemen çevresinde dolanacak, kendisini saracak bir çembere ihtiyaç duyar.
Bu hâl şöyle de resm edilebilir: Kişi nefsini hem küçük veya büyük bir dairenin merkezinde, hem de kendisi dairesinden çok daha büyük başka bir dairenin çemberinde var imiş gibi algılar.

Ne garip değil mi, tamıtamına var değil, var gibi de değil, bilâkis var imiş gibi, daha açıkçası, varmış gibi...

İltifata düşkünlüğümüz bu nedenledir.

Varolduğumuzu duyumsamak için hem iltifat görmek (yönelinmek) ve hem de iltifat etmek (yönelmek) zorundayızdır.

Hak dahî hem kendini medheder, hem kendine hamd edilmesini ister. Zira övmek ve övülmek Varlığın şanındandır.

Türkçe'de kullandığımız namaz kelimesi aslen Farsçadır (nemaz) ve Arapça صلاة (salât) kelimesine mukabil olarak kullanılır. İbranicesi סָלָה‎ (salot).

Yönelmek demek. Bir kimseye, bir şeye, bir yere yönelmek. Yani teveccüh etmek, iltifat etmek demek.

Kur’an’da sadece inananların salât’ından bahsedilmez, aynı zaman da Hak Teâlâ da, melekler de salât eder. Öyle ki Kur’an’a göre, ortakkoşucular bile salât ederler.

Daire içre daireler. Hep daireler.

Böyle bilinsin, kimse O’nun hem aynı, hem gayrı olmaktan âzade kalamaz. Kendinin hem içindedir, hem de dışında. Zahiri vardır, batını da. Evveli vardır, ahiri de. Hem zahirdedir, hem batında. Hem evveldedir, hem ahirde. Çünkü hem evveldir, hem ahirdir.
İltifat etmek, iltifat ettiğimiz şey ya da kişiyi bir bakıma varetmek demektir.

Var etmek, yani varolduğunu hissetmek ve ettirmek, belirginleştirmek.

İltifata, iltifat görmeye ihtiyaç duymamamızın sebebi de aynıdır.

Ya kişi başkaları tarafından iltifat görmezse, göremezse?

Bu takdirde kişinin önünde iki yol vardır:

Birincisi, iltifat görmek için, ya çok aşağı iner, başkalarına iltifat etmek suretiyle kendisini muhtelif çemberlere dahil etmeye çalışır, omuz omuza durduğu noktalar aracılığıyla muhtelif merkezlere mensup olur. Nerede durduğu belli değildir. Önemli de değildir. Vardır ya, varmış gibidir ya, işte bu kadarı onun için yeterlidir.

Eşitlik duygusu böylelerinde baskındır. Çünkü bir dairein çemberindeki tüm noktaların merkeze, merkezdeki noktaya uzaklığı eşittir. Omuzdaşlarıyla eşit olmak demek, eşit biçimde iltifat etmek ve eşit biçimde iltifat görmek demektir.

Hiç kuşkusuz ki bu da bir varolma, varlığını duyumsama biçimidir.

İkincisi, başkaları tarafından iltifat görmeyen bir nefis, ya iltifat görmeyi başkalarına bırakmayıp kendi kendisine iltifat ve medh etmeyi seçer, ya da kendince yukarıya, çok yukarıya çıkarak başkaları tarafından farkedilebilecek bir yükseklikte durmayı... Böylelikle başkalarını kendisine yönelmeye, iltifata zorlarlar; iltifatlarını ifade etmek, yani kendi etraflarında dolanmak zorunda bırakırlar. Bırakmak isterler. Kanırtırlar. Buradayım derler. Bakın işte bu sefer beni görebileceğiniz kadar yüksekteyim, görün beni ki göreyim kendimi, görebileyim, derler. Böyle derler. Derler de derler. Bütün istedikleri en son tahlilde varolduklarını duyumsamaktan ibarettir. Varlık idadına girmektir.

Evet, bütün istekleri, bütün arzuları, var imiş gibi, varmış gibi görülmektir, görünmektir. Görünmek veya görülmek, işte bütün mesele!

Hasılı, gölgelerin savaşı! Var imiş gibi, varmış gibi, olmanın savaşı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder