Sayfalar

KİNDİ'DEN FREUD'A HÜZNÜN ANLAMI




27 Mart 2010

BİR

إنّ الحزن المٌ نفسانيٌ يعرض لفقد المحبوبات و فوت المطلوبات

Hüzün, sevilen nesneleri kaybetmekten ve elde edilmesi taleb olunan nesnelere ulaşamamaktan kaynaklanan nefsanî acıdır. 

Asırlar önce hüznü böyle tanımlamış büyük filozof Kindî (öl. 866).

Ona göre, hüznün iki sebebi var:


a) mahbubâtı kaybetmek

b) matlubâtı elde edememek

Yani insanoğlu, sahip olduğu değerli şeylerin yitimine de, sahip olmayı arzuladığı şeylerden vazgeçmeye de kolay kolay tahammül edemez.

Bundan böyle vehimlerin önü açılır, çünkü ilkinde mağlubiyet, ikincisinde mahrumiyet duygusu saklıdır.

İki hâlde de ızdırabın kaynağı mülkiyete düşkünlük. Mülkiyete, yani sahip olmaya ve sahip olduklarını sürekli ve kalıcı kılmaya.




Ne büyük bir yanılgı!

Çok yazık, mülkiyetin hakikatinin idraki, ancak ölümün idraki kadar uzak insana.

Mülkiyetten âzad olup özgür kalmak isteyenlere filozofumuzun kısaca tavsiyesi şu:
Şayet sevdiklerimizi kaybetmemek ve taleb ettiklerimizden mahrum kalmamak istiyorsak, akıl âlemine bakmalı, seveceğimiz, elde edeceğimiz, isteyeceğimiz şeyleri o âlemden seçmeliyiz.
Akıl alemine, yani ölümün aslâ ulaşamayacağı âleme.

İKİ


Freud’un hüzün tanımı ise şöyle:



Trauer ist regelmäsig die Reaktion auf den Verlust einer geliebten Person oder einer an ihre Stelle gerückten Abstraktion wie Vaterland, Freiheit, ein İdeal usw.
(Hüzün, daima, sevilen bir kişinin veya onun yerine geçmiş olan vatan, hürriyet, bir ideal gibi bir soyutlamanın kaybına gösterilen tepkidir.)






Freud’un Trauer und Melancholie adlı eserinde Verlust einer geliebten Person (sevilen bir kişinin kaybı) yerine, başka bir tabir daha kullandığını hemen belirtmeliyim:

Verlust eines geliebten Objekts (sevilen bir nesnenin kaybı).




Bu, hatırlanacağı üzere, Kindi’nin kullandığı Arapça terimin tam karşılığıdır: فقد المحبوبات (sevilen nesnelerin kaybı).

ÜÇ

Sevilen kişi veya nesnenin kaybından kaynaklanan duygusal durumu tanımlamak amacıyla, Freud trauer sözcüğünü kullanıyor ve bu süreç ile melankoli arasındaki farkları inceliyor.
Dikkat çekici olan şu ki trauer, diğer Batı dillerinde olduğu gibi Türkçe’ye de yas olarak çevriliyor. Oysa yas, Türkçe’de matemin karşılığı.

Peki yas ve matem’in anlamı ne?

En kaba biçimiyle şu:
Sevilen bir kimsenin ölümünden duyulan büyük acı.
Bu durumda yas kelimesinin kullanımı iki soruna yol açıyor:

1. Sevilen nesne kaybı Türkçe’de yas’a yol açmaz, yani Türkçe’de, sevdiği bir şeyini kaybeden kişi yasa girmez, matem tutmaz. Başka bir deyişle nesne kaybında yas sözcüğü hakikî anlamıyla kullanılmaz.

2. Sevilen kişinin kaybı, sadece ölümle gerçekleşmez, insan sevdiği kişiyi başka şekillerde de kaybedebilir. Nitekim Freud’un dediği gibi, meselâ kişi nişanlısı tarafından terkedilebilir. (z.B. der Fall einer verlassenen Braut)

Özetle, yas ve matem kelimelerinin kullanılması için kaybedilenin nesne (Objekt) değil, kişi (Person); kaybın da alelâde yitim değil, bilâkis ölüm suretinde (geri dönüşsüz) olması gerekir.

DÖRT

Bilirim, terimlerde münakaşa olmaz, yani taraflar tanımlamaları koşuluyla bir terimi istedikleri anlamda kullanabilirler.

Söylediğim şu: Trauer kelimesinin yas olarak Türkçeleştirilmesi sorunludur.

Trauer kelimesi de, melankoli kelimesi de gerçekte hüznün iki hâlidir ve aralarında önemli farklar vardır.





Soru: Melankoliyi Türkçe’ye hangi sözcükle çevireceğiz?






Melankoli, kara sevda olarak Türkçeleştirilebilirse de bu durumda sözcüğün lugavî karşılığı verilmiş olur, anlamı değil. Sözcüğün mâl-î hûlya (hayal kurmaya eğilimli) şeklinde bir karşılığı olduğunu sanmak, İstanbul-İslâmbol arasında hakikî bir etimolojik irtibat olduğunu sanmak kadar aldatıcıdır. (Mezkur tabir Yunanca bir sözcüğün Arapça telâffuzundan ibarettir.)

Elimizde sadece hüzün mü var, bilâkis daha elem var, gam var, keder var, kasavet var.

Yeter ki arayın! Yeter ki irfan köklerinize hürmet edin!

BEŞ

İngilizce’de hüzün karşılığında kullanılan kelimelerden biri de Blue.

Bluenun anlam dizgesinde bilhassa şu üçünü ayırdedelim: hüzün, gök ve mâvi. (Blues niçin blues, nedeni işbu bağlantıda.)

İşin garip tarafı, Türkçe’de gök kelimesinin anlam dizgesinde de aynı karşılıklar var: hüzün, semâ ve mâvi.





Türkçede âsuman göğe boyanır; yani gökyüzü üzüntüsünden mavilere bürünür. Çünkü mavi yas rengidir Türkçe’de.

Türabî bir mısraında Gökler boyandı göklere anun azâsıçün der ve göklerin mavilere büründüğüne işaret eder.





Şu beyit de Rahmî Çelebi’den

Olmasa şâdlık n’ola ger gam zamanıdur
Gök geyse âsuman n’ola matem zamanudır.

Yas zamanı gök maviler giyinir, zira yas zamanı hüzün zamanıdır.

* * *

Ey talib, bil ki ârifler için, her zaman, hüzün zamanıdır. Lâkin onlar aslâ yas tutmazlar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder