24 Ocak 2009
Kudret sadece yapmaya değil, yapmamaya da muktedir olanın sıfatı.
İktidarın başlıca vasfı, eyleyip eylememe kudreti.
Kudret, arzu ettiğini avucunun içine alabilmek kadar, onu elinin tersiyle
itebilmektir de.
Marifet, arzu etmediğini geri çevirmekte
değil, bilâkis çıldırasıya arzu ettiğinden, hakkında deli divane olduğundan
vazgeçmekte.
Vazgeçmek kolay mı?
Kolaylık da, zorluk da gerçekte kişinin
vazgeçecek olduğu şey karşısındaki hâlince belirlenir. Çünkü feragatin şiddeti
talebin şiddetine bağlıdır. Ne kadar istenildiyse, ne kadar istenilmişse,
vazgeçişin ızdırabı da o düzeyde olacaktır.
Aslâ şaşırmamalı, kişi vazgeçildiği kadarıyla
ancak vazgeçebilecektir!
1. Meyl (eğilim)
2. İrade (istek)
3. Mehabbet (sevgi)
4. Aşk (tutku)
Bu dört terim de duyguların hareketini tanımlamakta.
Meyl Klasik Fizik’te hareket’ten ziyade hareketin başlangıcını ifade eder.
Dolayısıyla elde etmeye, ele geçirmeye, avucunun içine almaya meyl etmedikçe, o şeyin, kişinin muradı
hâline gelmesi düşünülemez. Meyl şiddetlendikçe isteğe dönüşür. İstek
arttıkça mehabbete dönüşür. Mehabbet de
şiddetlenirse bir süre sonra tutku hâlini alır.
Kişi istenildiği kadar isteyebilir.
İstenilmeyen isteyemez.
Meyl kelimesi hakikatte temayül
anlamında kullanılmaktadır, ve öyle de anlaşılmalıdır.
Meyl tek taraflı, temayül ise iki
taraflıdır. Kendisine meyl duyulan ancak meyl duyabilir.
İstek de öyledir. İstenmeyen isteyemez.
Dahası, sevilmeyen sevemez. Aşık olunmayan aşık olamaz.
Demek oluyor ki kendisinden vazgeçilmedikçe
kimse vazgeçemez!
Tam da burada, düşünenleri bir kez daha
düşünmeye davet ediyor ve dikkatlerini Kur’an’dan iki ayete çekmek istiyorum:
• Allah
onları sever, onlar da Allah’ı severler. (5:54)
• Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı. (5:119)
Farkedildiyse eğer, bu iki ayette de kullar, Allah tarafından sevildikleri için Allah’ı sevmekte, Allah kendilerinden hoşnut olduğu için O’ndan hoşnut olmaktadırlar.
Yani, Hak sevdiği için sevilirken, halk
sevildiği için sevmekte.
Sevmeyi değil, sevilmeyi önemsemeli.
Sevildiysek eğer, sevebileceğimizi unutmamalı.
Sevgisizlik, sevmeyi bilmemekten değil,
sevilmeyi bilmemekten neşet eder. Alacaklı gibi değil, borçlu gibi sevmeli o
hâlde!
Ne kadar seversen sev borcunu ödeyemezsin.
Sevilmenin şükrü eda edilemez çünkü. Karşılıksız sevgi olmaz! Sevgi varsa, işin
içinde sevmekten çok sevilmek vardır.
Hakkı niçin seversin? Ne kadar seviyorsun?
Hiç numara yapma! Sevildiğin için ve
sevildiğin kadar.
Hangisi önce, Hakkın sevgisi mi, halkın
sevgisi mi?
Burada bilindiği anlamıyla, yani zaman
itibariyle öncelik yok. Çünkü öncelik
ya zat itibariyle, ya da zaman itibariyledir.
Basit bir misal: Kolunu hareket ettiren
kişinin koluyla birlikte kolundaki saat de hareket eder. Saatin hareketi kolun
hareketiyle eşzamanlıdır. Dolayısıyla kolun saate önceliği zaman itibariyle
değil, zat itibariyledir.
Hakkın muhabbet ve rızasının önceliği zaman itibariyle değil, zat itibariyledir. Halkın muhabbet ve
sevgisinin sonralığı da keza zaman
itibariyle değil, zat itibariyledir.
Zâtendir.
Korkmak bir sevme tarzıdır, kişi sevdikçe
korkar. Daha çok sevdikçe daha çok korkar.
Korkmak, gerçekte ihtimam göstermektir.
Alacaklıymış gibi değil, borçluymuş gibi sevmektir.
Korkmak sevilmemekten korkmaktır.
Terkedilmekten. Kaybetmekten. O’nsuz kalmaktan.
Heybet korku demektir. Hak aşıklarının sıfatıdır. Korkarak sevenlerin.
Titreyerek. Heybetle.
Havf, avamın korkusu. Heybet ise
büyük âşıkların. Delilerin. Çılgınların. Çıldırasıya sevenlerin. Çıldırasıya
sevilenlerin.
Dualarımı
kabul etmemesinden bildim ben O’nu!
Hz. Ali gibi sen de O’nun kudretini böyle takdir edebiliyor musun ki ey talib, hiç utanmadan, o’ndan korkmamalıyız, O’nu sevmeliyiz, türünden boş lâflar sarfedebiliyorsun?
Sen O’nu dualarını kabul ettiği için sevdiğini
sanıyorsun.
Sevdiğin o değil ki, kibrin! Şımarıklığın.
Zaafların. Kuruntuların.
Sen kuruntularını seviyorsun ve onlara tanrı adını veriyorsun. Kendin yapıp
kendin tapıyorsun!
Putperestlik inkârın değil, bilâkis inanmanın
zaafıdır!
Unutma ki putperestler putlarını Kâbe’nin içinde saklıyorlardı.
Ey talib, sen hiç Kâbe’nin içine baktın mı?
İçine?
Kendi Kâbe’nin içine?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder