Kasım 2016
Devinim (κίνησις), biz modernlere nedense hep yaşamın
özüymüş gibi görünür,
doğrudur da, çünkü bilimsel “doğa kavrayışımız” böyle buyurur. Oysa yüzyıllarca
tam aksini düşündü insanlık. Özselliği devinimde değil durağanlıkta buldu:
dinginlikte. Devinim, dolayısıyla değişim (μεταβολή)
bir arazdı, tamıtamına huzursuzluğun bir alameti. Sonul amaçsa dinginlikti:
yetkinlik. Tanrı gibi yetkin olmak, dingin olmak mı istiyorsun, o zaman
devinimden azade olup durmayı bilmelisin, denirdi. Yetkin olmayanlar devinirdi
çünkü, değişirdi, gelişirdi, ama daima bir amaca doğru, sükunete. Amacına
ulaştığındaysa herşey dururdu.
Peki ya dönüşüm?
Türler-arası
geçiş olmadığı için dönüşüm bir bozulmaydı, bir çürüme, bir yıkım, bir kopuştu,
yeni başlangıçların öncesi daima gerçek bir sondu. Dönüşümün ortaçağlardaki karşılığı
fesaddır (فساد), bir tür inhiraf. Değişim dönüşüm veya başkalaşım halini almakla nesne fesada uğramış sayılırdı; çünkü
maddesi değil, sureti değişmiş olurdu: ilinekleri değil, doğrudan tözü. Şimdiyse durmak ve yavaşlamak
fesada uğramanın alameti: devinmemek, değişmemek, dönüşmemek.
Yerinde mi
sayıyorsun, huzur ve sükun içinde misin, o halde çürüyorsun demektir ey talib!
Böcekleşmek
artık senin yazgın.
* Ot Dergisi Kasım Sayısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder