11 Mart 2006
Şu iki sözcüğün anlamını birbirinden özenle
ayırmayı başaramazsak, aşk’ın özüne gereğince nazar edemeyiz: hareket (devinim) ve fiil (eylem).
Temel yargımız şu:
Cisimler devinir
(hareket), insanlar eyler (fiil).
Açıklaması şöyle: Cisimlerin hareketinin sebebi ya kendindendir,
ya değildir.
Kendinden değilse, yani cismin hareketi bir dış etkenin zoruyla
gerçekleşiyorsa, bir taşın hareketinde olduğu gibi, bu, zorlama (kasrî) bir harekettir (hareket-i
kasriye).
Şayet kendinden ise, ya suyun hareketinde olduğu
gibi tabiî’dir (hareket-i tabiiye),
ya da canlıların hareketinde olduğu gibi iradî’dir;
yani bir isteğin, bir istemin sonucudur (hareket-i iradiye).
İmdi, bir taksim daha yapalım: İşbu irade (istem) ya aklîdir, ya değildir.
Öyleyse aklî olanını (=ilim) insana, olmayanını
hayvanlara tahsis etmekle yetinmeyeceğiz; yaptığı her eylemin bilincinde
olmadığından, insanın sadece bilinçli eylemlerini fiil, karşıtlarını ise amel
olarak adlandıracağız. Zira ameli fiil haline dönüştüren niyettir.
Sonuç:
Her fiil bir harekettir, ama her hareket bir
fiil değildir.
Devam edelim: Eyleyebilmek için, önce eylemeyi
istemem gerekiyor. Burası açık. İstiyorum ama yapamıyorum. Meselâ uçmak
istiyorum ama bu fiili gerçekleştiremiyorum. Demek ki istemem yetmiyor,
eyleyebilmek için ayrıca gücümün de olması gerekiyor.
Böylelikle bir fiilin gerçekleşebilmesi için ilm’in (akl’ın, dolayısıyla bilgi’nin)
yanısıra gerekli iki sıfata daha işaret etmiş olduk: irade (istem) ve kudret (güç); yani bir fiilin (eylemin) gerçekleşebilmesi için failde (eylem
sahibinde) şu üç temel niteliğin de bulunması gerekiyor: ilim, irade, kudret.
Bir zamanlar Türkçemizde istem’in değişik
derecelerini ifade etmek amacıyla farklı sözcükler kullanılırdı: niyet, irade,
kasd, meyl, temayül, arzu, hubb, mehabbet, incizab, taattuf ve aşk...
Bu terimler içinde isteme’nin/isteğin/istemin en
üst derecesini ifade edeni ise sonuncusuydu: aşk.
Sûfiyâ esmâ’da kalma gel, müsemma dersin al/Bil müsemmadır heman talim-i esma’dan garaz tavsiyesi gereğince mühim olan ad (lâfız) değil, adlandırılan (mânâ) olduğu için, Cenab-ı Hakk’ın hem âşık, hem mâşuk, hem de aşk olduğu söylenip bu söz, kısaca, âşık oldu kendi kendi özüne/mâşuk oldu kendisi kendisine şeklinde tefsir de edilmiştir. Lâkin Süleyman Çelebi başka bir cihete nazar edip Mevlîd-i Nebîde Cenab-ı Hakk’ın dilinden —aşkile— şöyle demekte hiçbir beis görmemiştir:
Sûfiyâ esmâ’da kalma gel, müsemma dersin al/Bil müsemmadır heman talim-i esma’dan garaz tavsiyesi gereğince mühim olan ad (lâfız) değil, adlandırılan (mânâ) olduğu için, Cenab-ı Hakk’ın hem âşık, hem mâşuk, hem de aşk olduğu söylenip bu söz, kısaca, âşık oldu kendi kendi özüne/mâşuk oldu kendisi kendisine şeklinde tefsir de edilmiştir. Lâkin Süleyman Çelebi başka bir cihete nazar edip Mevlîd-i Nebîde Cenab-ı Hakk’ın dilinden —aşkile— şöyle demekte hiçbir beis görmemiştir:
Gel
habibim sana âşık olmuşam/Cümle halkı sana bende kılmışam.
Şu beyit de aynı metinden:
Ben sana âşık olıcak ey lâtif
Senün olmaz mı
dü-âlem ey şerif
Zâtıma mir’at idindüm zâtını
Bile yazdum adım ile adını
Bu vesileyle Mevlîd metninin şârihi Hüseyin
Vassaf Efendi’nin (öl. 1929) bir yorumunu aktaralım:
Aşk ifrat-ı mehabbetten zuhur eden bir hâlettir. Hakk’a ise ifrat isnad olunamaz. Şu halde âşık, ifrat ile sevici demek olur. Halbuki bu beyitte âşıklık Hakk’a isnad olunmuştur. Bu babda terettüb edecek suale cevaben, Hakk’a muhib denilir, âşık denilmez; zira sıfatullah itidal üzredir. Aşk, zâtın sıfâta nazarından doğar. Burada âşık tabiri, mehabbeti mutazammındır, denilebilir. (Mevlîd Şerhi: Gülzâr-ı Aşk, s. 531)
Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarında ‘itidal’ arayanların aksine itidali kemâl’de bulduğundan olsa gerek, Şeyh-i Ekber, mehabbetin nihayeti aşktır; mehabbet sıfât-ı âmme’den, aşk ise sıfat-ı hassa’dandır, buyururken, bakınız, Uşşakî şeyhlerinden Mahmud Bedreddin Efendi ne diyorlar:
Huda kıldı
seni zatına mir’at yâ Rasulellah
O mir’attan
göründü suret-i zât yâ Rasulellah
O mir’ata
nazar kıldıkda Mevlâ hüsnünü gördü
Beğendi
âşık oldu sana bizzat yâ Rasulellah
Ne diyelim, esmâ yerine müsemma’ya nazar edenler
için aşk olsun!
Ek okuma için tıklayınız:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder