I. Detachment (2011) hakkında
Bu kadar mı iyi gelir kenarlarda bir yerde ağlayan birini görmek?
Tek başına, yalınız, acı çeken birini.
Bizim gibi birini.
Bir insanı.
Bir çökkünü.
Düşkünü.
Karmaşa içinde olanı.
İnsanı ama hep insanı.
Acı çekeni değil bizatihi acıyı.
Başkasında kendimi.
Nereye baksam hep kendimi.
İki damla göz yaşına sığınmış zavallı bir âdemi.
II. Çıplaklık hakkında
Çıplaklık yüksek sanatta örtünün yerini alır.
Çıplak hakikat çıplaklıkla örtülüdür. Simge asla kendisini göstermez. Bedenin çıplaklığı sanat tarihinde ruhun çıplaklığını remzeder (örter), yani çıplaklık aslında hakikatin çıplaklığını gizler. Akıldan uzaklığı. Deliler örtünmezler. Çıplak hakikattirler çünkü! Melankolikler de öyle!
Toplum ne delileri bağışlar, ne çökkünleri.
Çıplaklık yüksek sanatta örtünün yerini alır. Perdenin. Ham ervah bedene bakar, iffet ehli o bedenin remzettiği ruha. Fihi-ma-fihin anlamı budur. İçindekinin içindeki. Çıplak bir kadına bakmakla çıplak bir kadın resmine bakmak aynı şey değildir.
Güzellik hakikati örten şeffaf şalın adı. Işıltı ışıldıyanı saklar. Hakikati. Gösterirken gizler.
Hakikate mi değmek istiyorsun, o halde güzellikten (vaz)geçmelisin. Sanattan. Yanılsamadan. Işıltıdan.
Asıl körler elinden tutarken güneşe bakmalısın! Işıltının kaynağına. Hakikate.
Kör olmalısın.
Felsefe, sanatın ışıltısının ardında kalanı kavramanın en çilelisi. Karanlıkta yürümenin. Sanatsız. Işıltısız. Yalınız.
Dindarı tutkusu korur, inancı. Sanatçıyı ise bir tek yaratının ışıltısı.
Filozof en korunaksızıdır içlerinde. En dayanaksızı. Tutamağı akıldır çünkü.
Filozof bildikçe ölür, derviş öldükçe bilir.
III. Gerçekleşmemiş Gerçeklik hakkında
Senin gerçeğin gerçekleşmiş gerçek ey talib! Sade vakıa, ve fakat hakikat değil. Cüziyat.
Gerçekleşmiş gerçeği kavramanın adı ilim, gerçekleşmemiş gerçeği kavramanın yoluysa irfan.
Hakikat, gerçekleşmemiş gerçeğin adı. İde'nin.
Dikkat et, senin farkında olduğun şey réalité, farkında olman gereken ise vérité.
Gerçekleşmiş gerçeğin nasıl değişiyorsa, gerçekleşmemiş gerçeğin de değişir.
Peki değişmeyen gerçek, onu nerede bulacağız?
Asla bulamayacağız, sadece olacağız.
İnsanın payına düşen sadece ölüm.
Anlamıyor musun ey talib, biz öleceğiz.
Hep öleceğiz.
Peki değişmeyen gerçek, onu nerede bulacağız?
Asla bulamayacağız, sadece olacağız.
İnsanın payına düşen sadece ölüm.
Anlamıyor musun ey talib, biz öleceğiz.
Hep öleceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder