Sayfalar

ŞEHİR

Temmuz 2017




Şehir toplumsallığın bir diğer adı. Bir araya gelmenin, bir arada yaşamanın, dolayısıyla işbölümünün en geniş ölçekli zemini. Ne aile ne köy, biraradalığın en yetkin zemini şehir. Meşhur olanın (şehîr) kökeni de öyle, ünlü olmak, yani bilinmek, tanınmak yine şehirde olanaklı. Bu nedenle ‘ben’ köyde değil, daima şehirde oluşur, çünkü kendi türünden bir ‘sen’i sadece şehirde bulur. İnsan köyde doğayla savaşır, şehirde ise yine kendi türüyle: insanla, sen’le, ben’le. Özbilinç gerçekte doğadan çok şehrin armağanı, nezaket de, zarafet de. Keza sanatlar ve bilimler de öyle, tümü de şehrin ürünleri. Köy ahlakı kullanım değerini, şehir ahlakı değişim değerini üretiyor: artık değeri. Uygarlığın özünü: mülkiyeti. Şehir sadece birlikte yaşamanın, dayanışmanın, yardımlaşmanın kökeni değil, eşitsizliklerin de kökeni, haksızlıkların, çatışmaların, zulmün meskeni, bu nedenle hukuk ve adaletin de. Yüksek derecede toplumsallıklar ürettiği denli en derin yalnızlıkların da kaynağı. En yetkin dışsallığın nedeni olduğu için en yetkin içselliğin de nedeni.


Ne tuhaf değil mi, şehir yaşamı olmasaydı doğal yaşam da olmayacaktı.


*OT Dergi


Facebook

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder